19 Mayıs 2016 Perşembe

Dönüşüm - Franz Kafka | Kitap Yorumu


Kitabın Adı: Dönüşüm
Orijinal Adı: Die Verwandlung
Yazarı: Franz Kafka
Çevirmeni: Çiğdem Özmen
Yayınevi: Lacivert Yayınları
Sayfa Sayısı: 80

"Gregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu."

Arka Kapak Yazısı: Daha ilk cümlesiyle bile kitabın sonunu merak ettiren bir konu... Sayfalar ilerledikçe Gregor'un hayatına bir böcek olarak devam etmeye çalışmasına ve ailesinin, yakın çevresinin bu durum karşısındaki bocalamalarına tanık oluruz. Hayatın normal akışı içerisinde ortaya çıkan bu değişiklik, aslında Franz Kafka'nın toplumda var olan kalıplaşmış düzene bir başkaldırısıdır. Toplumdan farklı olan insanların dışlanışı da bu yolla oldukça başarılı bir yöntemle eleştirir.
Kafka'nın bu başyapıtı, çok geçmeden klasikler arasında yerini almış ve Kafka'nın ününü de günümüze kadar taşımıştır.
Yaşadığı çağın zihniyetine o kadar büyük bir tepki duyar ki Kafka, ölümünden sonra yazdığı bütün eserlerini yakılması için en yakın dostu Max Brody'ye emanet eder. Bugün Kafka gibi büyük bir edebi dehayı okuyabiliyorsak eğer, bunu Max Brody'nin ihanetine(!) borçluyuz.

Not: Kitap Gregor Samsa tarafından 1. tekil şahısla yazılmıştır.

Herkese merhaba! Franz Kafka'nın ünlü eseri Dönüşüm'ün yorumuyla karşınızdayım.
Dönüşüm, ansızın böceğe dönüşen bir adamın hikayesini anlatmakla kalmayıp Franz Kafka'nın kendisini bir böcek olarak tasvir etmesiyle kendisinin ve farklı insanların toplumdan nasıl dışlandığını gözler önüne seriyor.
Kitapta çok fazla olay yer almamasına rağmen ilk cümleden itibaren Dönüşüm, sizi içine çekiyor. Ayrıca içimde Gregor'un tekrar insana dönüşeceğiyle ilgili hep bir umut vardı ama tabii ki umudumun kitapta gerçekleşip gerçekleşmediğini size söyleme gibi bir niyetim yok. Eğer merak ediyorsanız, Dönüşüm'ü okuyun. Dönüşüm'ü okuyun ve bu gizemli dünyanın içine siz de yolculuk yapın. Tüm seçkin kitapçılarda. Nasıl çocuklar, reklam yapabiliyor muyum? ^_^
Bu arada belirtmeliyim ki Dönüşüm ince bir kitap. 80 sayfa. Üstüne akıcılığı da eklenince bir günde bitti.

Franz Kafka için yapılmış bir doodle :)
Dönüşüm'ü tavsiye ederim. Gayet güzel bir kitap. Tek eksikliği olayların fazla yer almayıp heyecan seviyesinin düşük tutulmasıydı ama yine de okumalısınız. Çünkü Franz Kafka'yı bir denemelisiniz. Bana sorarsanız, okunmayı hak ediyor.
 
Kitaba Puanım:


Hayvan Çiftliği - George Orwell | Kitap Yorumu


Kitabın Adı: Hayvan Çiftliği
Orijinal Adı: Animal Farm
Yazarı: George Orwell
Çevirmeni: Celal Üster
Yayınevi: Can Yayınları 
Sayfa Sayısı: 158


Arka Kapak Yazısı: İngiliz yazar George Orwell, ülkemizde daha çok Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok ünlü eseridir. 1940'lardaki "reel sos­yalizm"in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.
 Hayvan Çiftliği'nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Altbaşlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.


Not: Kitap 3. tekil şahısla yazılmıştır.


Herkese merhaba! Çoğunuzun, ismini muhtemelen duyduğu Hayvan Çiftliği'nin DNA incelemesiyle karşınızdayım!
Kitap, Beylik Çiftliği'nin yönetiminin hayvanlar tarafından ele geçirilip nasıl yönetildiğini anlatıyor.
Can Yayınları'nın iyi iş çıkardığını düşünüyorum. Gayet kaliteli bir basım olmuş. Ayrıca kitapta ara sıra resimler de karşınıza çıkıyor ama resimlerin olay ortalarında değil de bölüm sonlarında olmasını tercih ederdim.


"Dışarıdaki hayvanlar bir domuzların, bir insanların yüzlerine bakıyor ama birbirlerinden ayırt edemiyorlardı."


Hayvan çiftliği hiç sıkılmadan okuyabileceğiniz akıcı bir kitap ama bu kitabı bir başyapıt yapan unsur tabii ki akıcılığı değil kurgusuyla insanlara vermek istediği mesaj. Çok anlamlı ve insanları düşünmeye iten Hayvan Çiftliği kesinlikle okumanız gereken bir kitap. Yalnız, yazarın insanları kötü göstermek konusunda fazla abarttığını düşünüyorum. Sonuçta hayvanların yumurtalarından, sütlerinden ve etlerinden faydalanılmasını bile kötü göstermesini doğru bulmuyorum. Bunun haricinde kitaba bayıldım. Öyle ki saatler içinde bir günde bitti kitap.


"İnsanoğlu kendinden başka hiçbir yaratığın hakkını gözetmez."


Hayvan Çiftliği ile ilgili eklemek istediğim bir nokta da kitabın çevirmeni olan Celal Üster'in yazmış olduğu ön sözü "Evet, Hayvan Çiftliği korkunç sonla biten bir 'peri masalı'dır." şeklinde bitirmesidir. Bence Celal Üster kitapla ilgili çok doğru bir nokta atışı yapmış.
Öyleyse yorumumu "korkunç sonla biten bu peri masalı"nı okumanızı size önererek bitiriyorum ve bol mutlu günler diliyorum. ^_^ Sağlıcakla kalın.


Kitaba Puanım:

14 Mayıs 2016 Cumartesi

Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü - Aimee Bender | Kitap Yorumu



 Kitabın Adı: Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü
Orijinal Adı: The Particular Sadness Of Lemon Cake
Yazarı: Aimee Bender
Çevirmeni: Suat Ertüzün
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 277

"Bir gün, mutsuzluğu, acıları ve arzuları, en derindeki sırları görme yeteneğin olduğunu keşfetseydin... Bir gün, sana gülümseyen yüzlerin ardını görüp sana en yakın kişinin yüreğinde kilitlediği kapıları aralasaydın, ne yapardın?.."

Arka Kapak Yazısı: Büyümenin eşiğindeki Rose için hayat, bir sabah geri dönülmezcesine değişir. Zira annesinin yaptığı limonlu pastadan aldığı bir lokmayla, sadece yemeği değil, onu pişiren kişinin duygularını da tatmakta olduğunu anlar...
Olağanüstü yeteneği, aynı zamanda derin bir kaygı ve hüznü de beraberinde getirir; çünkü her zaman neşeli, güler yüzlü ve sevecen biri olarak bildiği annesi, kalbinde sarsıcı bir gerçek saklamakta, ailesinden ayrı ikinci bir hayat yaşamaktadır... Çok geçmeden babası ve ağabeyinin de çok özel yetenekleri olduğunu anlar. Her üçü için de bu yetenek, kimi zaman bir mucizeye kimi zaman da yakalarını kurtaramadıkları bir illete dönüşecektir.
Hemen her ailenin üstünü örttüğü gerçekleri, duyarlı ve yetenekli bir genç kızın büyüme öyküsü eşliğinde anlatan acı, tatlı ama her sayfası büyülü bir şehir masalı...

 Not: Kitap Rose Edelstein tarafından 1. tekil şahısla yazılmıştır.

Herkese merhaba! Kapağı çok güzel ve ismi de çok ilgi çekici olan Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü kitabının DNA incelemesiyle karşınızdayım.
İlk olarak kitabın konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Baş karakterimiz olan Rose yediği bir yemekten yemeği yapan kişinin duygularını tadabiliyor. Evet, doğru. Rose duyguları tadabilme gibi özel bir güce sahip.

"Sonuçta ne yediğine dikkat etmeli insan! İçi, onu yapanın acılarıyla dolu olabilir."

Kitabın kurgusu gerçekten çok orijinal ve kaliteli ama ne yazık ki kitap bu kurguyu karşılayamadı gibi geldi bana. Kitapta bu kurguyla ilgili heyecan verici olaylar ve maceralar yer alsaydı dört dörtlük bir kitabın yorumuyla karşınızda olabilirdim. Oysa kitap durgundu ve kayda değer neredeyse hiç olay olmadı. Bu da kitabın akıcılığını biraz olumsuz yönde etkiledi tabii...

Mesela kitabın bazı kısımlarında okumaktan ciddi anlamda sıkıldım. Bu yüzden böyle hoş ve ilgi çekici bir kurgunun harcandığını düşünüyorum. Yanlış anlaşılmasın, "Kitabı hiç beğenmedim." gibi bir olay söz konusu değil. Hafiften beğendim ama beklentimin altında bir kitaptı. Açıkçası ismi, kapağı ve arka kapak yazısından dolayı muhteşem bir kitap okumayı bekliyordum...

Kitabın, ortada bir espri olmamasına rağmen bir yerinde kısa sayılmayacak bir süre kadar güldüm. Çünkü o kadar tuhaf bir kısımdı ki komik geldi... Gerçekten, çok... Tuhaftı.

Bu arada belirtmeliyim ki, kitapta tırnak işaretleri yok ama yine de söylenen cümlelerin kime ait olduğu konusunda pek de sıkıntı çekmedim.


Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü ile ilgili resimlere göz gezdirdiğimde bu resim çok hoşuma gittiği için sizinle paylaşmak istedim. ^_^


Kitabı çok tavsiye edemeyeceğim ama şöyle bir durum var ki kitabın ilk bölümleri hoşuma gitti. En azından sıkıcı değildi ama daha önce de belirttiğim gibi heyecanlı olaylar neredeyse hiç yoktu...

Kendinize iyi bakın! :)
Bol kitaplı günler dilerim.

Kitaba Puanım:

Deniz Feneri Koyu - Kimberley Freeman | Kitap Yorumu



Kitabın Adı: Deniz Feneri Koyu
Orijinal Adı: Lighthouse Bay
Yazarı: Kimberley Freeman
Çevirmeni: Duygu Parsadan
Yayınevi: Arkadya
Sayfa Sayısı: 486


"Bilemeyiz, belki de karanlıklardır bizi ışığa kavuşturan ve o ışığa tutunmamızı sağlayan..."


Arka Kapak Yazısı: Ünlü bir kuyumcu ailesinin gelini olan Isabella Winterbourne, kalbi acıdan kavrulsa da, 1901 yılında eşiyle birlikte o çok kıymetli hediyeyi Avustralya parlamentosuna teslim etmek üzere bir gemi yolculuğuna çıkmak zorundadır. Ancak gemi Queensland sahilinde batar ve bu kazadan sağ kurtulan tek kişi Isabella'dır. Ve ne talihtir ki eşinin gözü gibi sakındığı hediye de kıyıya vurmuştur. Isabella bir karar vermek zorundadır. Ya kocasının zengin ve baskıcı ailesine geri dönecektir ya da elindeki bu hediyeyle yıllardır özlemini çektiği saklı rüyasını gerçekleştirecektir. İşte o an uçsuz bucaksız karanlık sahilde bir ışık dikkatini çeker. Ve Isabella deniz fenerinin sığınağına bırakır kendini… 
 Bir asır sonra Libby Slater, hiç karşılık beklemeden sevdiği adamı kaybedince, artık ona anlamsız gelen Paris şehrini ardında bırakmaya karar verir. Yaşamını çocukluğunun geçtiği Deniz Feneri Koyu'nda devam ettirecektir. Ancak yirmi senedir hiç görüşmediği kız kardeşinin düşüncesi onu endişelendirse de geçmişte yapılan hataların telafisi yoktur. Dahası fener evinde kalmaya başladığı günler ona bu koyun her zaman sürprizlerle dolu olduğunu gösterecektir…
Kır Çiçeği Tepesi ile gönülleri fetheden Kimberley Freeman, farklı yüzyıllarda yaşamış iki kadının geçmişi geride bırakıp geleceklerine yön verişlerini ustalıkla anlatıyor. Ve bu kadınların aradıkları cevaplar ise Deniz Feneri Koyu'nda saklı.


Not: Kitap 3. tekil şahısla yazılmıştır.


Herkese merhaba! Arkadya Yayınları'ndan çıktığını ilk görüşte anlayabileceğiniz tatlılıkta bir kapağı ve baskısı olan Deniz Feneri Koyu'nun DNA incelemesiyle karşınızdayım!

Kitabın konusundan biraz bahsedecek olursam... Hem geçmişi hem de günümüzü ele alan Deniz Feneri Koyu bir yandan Isabella'nın bir gemi kazasından sağ çıktıktan sonraki serüvenli hayatını anlatırken bir yandan da Libby'nin sevdiği adamı kaybettikten sonraki hayatına yeni bir yön vermeye çalıştığı zamanları anlatıyor. Yazarın hem geçmişi hem de günümüzü
    anlatması Sarah Jio ile tarzlarının benzediğini gösteriyor ve bu tarz kitapların her birkaç bölümde bir bizi hayali bir zaman makinesine yerleştirip bir geçmişteki bir de günümüzdeki maceralara tanık olmamızı sağlamasını seviyorum. ^_^

Deniz Feneri Koyu hiç sıkılmadan okuyabileceğiniz çok akıcı bir kitap. Ayrıca bebeğini kaybettikten sonra yüreği bir acı çkuruna düşmüş olan Isabella'nın ve diğer karakterlerin, duygularının çok iyi yansıtıldığını düşünüyorum. Kimberley Freeman kendini ciddi anlamda o karakterlerin yerine koymuş olmalı.


"Geleceğin bir gün geleceğini kabullenmeyi reddettiği sürece gelecek için bir plan yapamazdı ki."

Kitapta sevmediğim tek nokta, evli bir adamla ilişki kurmak gibi ahlak dışı davranışların saf ve masumca gösterilmesiydi. Bu yüzden kitabın günümüz baş karakteri olan Libby'e ısınamadım. Geçmişin baş karakteri olan Isabella'ya ise bayıldım. ^_^

"Oysaki iyileşmek bir nevi unutmak demekti."

Deniz Feneri Koyu size her zaman umudun var olduğunu gösteren harika bir kitap çocuklar. Sarah Jio'nun kitaplarını seviyorsanız bu yazarı da bir denemelisiniz.

Kitaba Puanım: 
 

7 Mayıs 2016 Cumartesi

Bir Bilim Adamının Romanı - Oğuz Atay | Kitap Yorumu


Kitabın Adı: Bir Bilim Adamının Romanı
Yazarı: Oğuz Atay
Yayınevi: Bilgi Yayınevi
Sayfa Sayısı: 269

Not: Kitap 3. tekil şahısla yazılmıştır.

Herkese merhaba. Biyografik bir kitabın DNA incelemesiyle karşınızdayım. :)
Mustafa İnan adında bir bilim adamının hayatını konu edinen bu kitap hayatınıza çok faydalı şeyler katmakla kalmayıp akıcılığıyla sizi kendisine büyülüyor. En azından bu benim açımdan böyle, çünkü bu kitabı hiç sevmeyip sıkıcı bulanlar da var ama ben kesinlikle bu fikre katılmıyorum. Anlamını bilmediğim kelimeler karşıma az denilmeyecek bir sayıda çıkmasına rağmen kitabın bir yerinde bile sıkılmayıp severek okudum.
Harika bir kitaptı ve bilmelisiniz ki harika olan tek şey kitap değil, çocukluğunu ve gençliğini çok büyük zorluklarla güçlü bir şekilde atlatıp insanlara karşı her zaman hoşgörüyle yaklaşarak çok fazla teknik terimler içeren bilgileri bile insanlara onların anlayacağı şekilde anlatmayı başaran Mustafa İnan da harika bir insan.  Ülkemizde Mustafa İnan gibi beyin göçüne karşı olup ülkesi için bilime büyük katkılarda bulunmakla kalmayarak tüm bildiklerini öğrencilerine "Aman, öğrencim beni geçmesin." korkusunu yaşamadan anlatan bilim adamlarının sayısının az olması üzücü bir durum. Allah rahmet eylesin, Mustafa İnan çok özel bir insandı. Onu bir zamanlar tanıyormuş gibi konuştuğumun farkındayım ama bu kitap onu gerçekten tanıyormuşsunuz gibi hissetmenizi sağlıyor.

Kitapla ilgili belirtmek istediğim bir diğer noktaysa Oğuz Atay'ın bir zamanlar Mustafa İnan'ın öğrencisi olmasıdır. Bir öğrencinin öğretmeninin hayatını anlattığı ve Mustafa İnan'ın genç yaşta öldüğünü de -56- belirttiği bir kitabı yayımladıktan iki yıl sonra 43 yaşında ölmesi şaşırdığım bir durum oldu. Çünkü ben kitabı okuduğum tüm zaman boyunca Oğuz Atay'ın hala yaşadığını sanıyordum. Neyse, yoruma devam edelim. :) 
Kitabı tavsiye ediyor muyum? Evet, kesinlikle. Okuyun, okutturun. Kitap hayatımıza bir şey katıyor mu? Daha önce de söylediğim gibi kesinlikle katıyor. Bu kitabı tek boynuzlu atının da okumasını ister miydin? Tek boynuzlu atım olmadığını yüzüme vurmak zorunda mıydın?!
Şaka bir yana dostlarım, gerçekten harika bir kitap. O halde... Bol kitaplı günler dilerim. ^_^

Kitaba Puanım: